25 Şubat 2012 Cumartesi

İspanya'nın Tarihi ve Mirası (!?!)

Az önce dehşet içerisinde bir haber izledim. İspanya'nın sömürge döneminden elde ettiği ama denizin dibini boylayan 500 milyon dolarlık gümüş ve altın sikkeler, ABD tarafından bulunmuş. İspanya ise 5 yıldır hukuk mücadelesi veriyormuş ve kazanmış. Şimdi bu sikkeler İspanya'ya iade ediliyormuş. İspanyol yetkililer de televizyona çıkmış, pişkin pişkin bu bizim mirasımız, tarihimiz ve sonuna kadar hak ediyoruz demişler.

Buradan sonra sorularımızı soralım, Bu sikkeleri zamanının hangi Latin Amerika ya da Afrika ülkesini sömürerek elde etttiniz? Hangi nehirlerinden berrak su akan, toprağından en verimli tarım ürünleri fışkıran ülkeyi başta veba olmak üzere binbir çeşit hastalık götürerek, acımasızca top ve tüfek ateşine tutarak yok ettiniz, insanlarını acımadan köleleştirdiniz? Sorumlusu sadece siz miydiniz, yoksa Portekiz ve haşmetli (!?!) İngiltere kral ve kraliçeleri de sizin yanınızda mıydı?

Tam anlamıyla rezillik. En kötüsü de televizyona çıkıp sırıtan ve tarihi ile, mirası ile gurur duyanlar. Eduardo Galeano başta olmak üzere bin çeşit latin ülke evladını hüzne boğmaya devam edenler.

Yazdım, yazıyorum, nefesim yettiğince de yazmaya devam edeceğim. Ülke toprağından altın çıkıyor hayallerine inanmayalım, 1 gram değerli maden için tonlarca toprak ve suyun zehirlendiğini unutmayalım. Başta Kaz Dağları olmak üzere katledilmek istenen cennet gibi güzelliklerimize el koymaya çalışanlara dur diyelim. Yoksa şimdilerde iç savaşın, kaosun, açlığın, binbir çeşit belanın eksik olmadığı Afrika ve Latin Amerika ülkelerinden farkımız kalmayacak.

Yaşasın Ankara'nın En Yüksek Binası


Bu ayın başlarında Türk Telekom, yeni genel müdürlük binasının temelini atmış. Törene katılan Bakan Binali Yıldırım da binanın teknolojik bir bina olacağını ve kullanıcı dostu bir bina olacağını belirttikten sonra eklemiş. Altındağ'daki Türk Telekom kampüsünde yer alacak olan bu bina 192 metre yükseklik ile Ankara'nın en yüksek binası olacakmış.

Bir düşündüm, yaz tatillerinde çocukluğumun, üniversitede ise uzun yıllarımın geçtiği Başkent'i. En yüksek binası 80'lerin sonlarında inşa edilen Atakule'dir ki bu bina bile Ankara'nın siluetini bozduğu için uzun yıllar eleştirilmiş, insanların alışması için bir hayli zaman geçmesi gerekmişti. Şehir içinde evler maksimum 5 katlıdır, kimsenin de aklına daha yüksek bir apartman/iş merkezi yapayım düşüncesi gelmemiştir. O zaman neden Ankara'nın en merkez ilçelerinden birinde bu kadar yüksek bina yapma yarışı? Neden silüet bozmaya bu kadar meraklıyız? Hep eleştirilir 1930'lardan sonrasının mimari anlayışı estetikten yoksundur diye. Şimdiki mimari anlayış da şehir silüetlerine tecavüz eden, bozan mahveden diye tarihe geçecek anlaşılan.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...