31 Mart 2012 Cumartesi

Haftanın Kahvaltı Müziği - 31.03.2011

Güzel ve güneşli bahar günlerine Napoliten şarkılardan daha yakışanı olamaz. Bu gün de seçtiğim eserlere Napoliten aryalar ile devam ediyoruz. Three Tenors 2001 konserinden Mare Chiare bu haftaki seçimim. İyi seyirler :)



3 Mart 2012 Cumartesi

Dağ Başını Duman Almış.

Geçen gün twitter'da takip listemde olan birisi çok güzel bir söz paylaşmıştı Shakespeare'den. "Bir ulusun şarkılarını yapanlar, yasalarını yapanlardan daha güçlüdür" Sonra bu ulusun şarkılarını düşündüm, aklıma eli öpülesi Turgut Özakman'ın yazdığı Diriliş, Şu Çılgın Türkler ve Cumhuriyet üçlemesi geldi. Tarih sırasına göre dizdiğimizde ilk kitap olan Diriliş'te, yaklaşık 90 yıldır bu ulusun şarkısı olmuş mükemmel bir eserin de minik öyküsü var; onu buraya aktarmak isterim.

Selim Sırrı Bey (Tarcan), subay çıktıktan sonra İsveç'te beden eğitimi öğrenimi görmüş, beden eğitimi konusundaki yazıları, konuşmaları ve gösterileri ile büyük ün kazanmıştı. Önemli bir kültür adamıydı.

İstanbul Erkek Öğretmen Okulu'nda edebiyat öğretmeni olan arkadaşı Ali Ulvi Bey'i (Elöve) ziyarete geldi. Yaz tatili dolayısıyla okul büyük bir sessizlik içerisindeydi.

Sözü uzatmadan konuya girdi.

"Ali Ulvi, gençler için yazılmış, coşunca, sevinince, yürürken, birlikteyken söylenen, söylenebilen, hayatı sevdiren, mutluluk veren, insanı canlandıran bir şarkımız, bir marşımız var mı, biliyor musun?"

Ali Ulvi Bey "Ben bilmiyorum ama belki vardır" dedi.

Selim Sırrı Bey yerinden fırladı:
"Yok azizim! Bir 'vatan marşı'mız var. O, ağırbaşlı, içli bir askeri marştır. Ben kıpır kıpır bir şeyden, insana yaşama keyfi veren, ümit dolu bir şarkıdan bahsediyorum."

Koca adımlarla odada dolaşmaya başladı:
"Bizde böyle bir ihtiyaç duyulmamış ki, şarkısı, marşı olsun. Biz neşeli, neşeyi bilen, yaşayan bir toplum değiliz. Bizde açıktan gülmek bile ayıp sayılır. Şarkılarımız inleyen, ağlayan şarkılardır. Marşlarımız da hüzünlüdür. Düşünsene, söyle canlı bir çocuk şarkımız yok. İsveç'teyken bir şarkı duymuş çok sevmiştim. Notasını getirdim. Her dizesi sekiz hece. Felix Körling diye bir bestecinin. Çok şirin, keyifli, güzel bir şarkı. Ben bir idman (jimnastik) bayramı düzenlemek, bahara yetiştirmek istiyorum. Bu şarkıyı o gösteride kullanmayı düşünüyorum."

Durdu, yalvarır gibi baktı:
"Bu şarkıya Türkçe söz yazar mısın?"
***
(Arada Çanakkale'de ikinci kara savaşı da olur, Mustafa Kemal'in büyük komutası ile Türk ordusu İngilizleri mağlup ederek kesin zaferi kazanır)
***
Ali Ulvi Bey, Selim Sırrı Bey'in odasına giriyordu. Uğrayacağını haber vermişti. Birer kahve içtiler. Ali Ulvi Bey cebinden bir kağıt çıkardı:
"Kardeşim, Çanakkale'de büyük bir zafer kazandığımızı öğrendiğim gece sevinçten uyuyamadım. O heyecanla bir güfte yazdım. Umarım beğenirsin."

"Oku Lütfen"

Ali Ulvi Bey yazdığı güfteyi okudu:

Dağ başını duman almış
Gümüş dere durmaz akar
Güneş ufuktan şimdi doğar
Yürüyelim arkadaşlar

Sesimizi yer, gök, su dinlesin
Sert adımlarla her yer inlesin

Bu gök, deniz nerede var
Nerede bu dağlar taşlar
Bu ağaçlar, güzel kuşlar
Yürüyelim arkadaşlar

Sesimizi yer, gök, su dinlesin
Sert adımlarla her yer inlesin

Enver Paşa adının duyulmasını bile istemiyordu ama Türk'ün talihi Mustafa Kemal'e ilerde söyleyerek geleceğe yürüyeceği bir şarkı bile hazırlatmaktaydı.

Selim Sırrı Bey güfteyi eline aldı, şarkıyı söyleyerek odada dinç adımlarla dönmeye başladı. Söyledikçe gençleşiyor gibiydi. Şarkının, söyleyeni gençleştirmek gibi bir tılsımı olduğunu daha hiç kimse bilmiyordu. Şarkı bitince arkadaşına sarıldı:
"Eline, aklına, yüreğine sağlık. Göreceksin bu küçük şarkı büyük iş görecek, çok tutulacak, çok ünlü olacak, dillerden düşmeyecek"

İşte böyle... Bu ulusun en büyük mayalarından olan bu şarkı, böyle doğdu, kurulan Cumhuriyet'te de büyük pay sahibi oldu, ülkemizin kutladığı Gençlik ve Spor Bayramı'nda da coşkuyla söylendi. Öyle ki, bu ülkenin en büyük spor klüplerinden Galatasaray'ın her Avrupa zaferinde statta ya da salonda bu şarkı da eşlik etti.Hatta aşağıda bir videoyu da paylaşıyorum. Neredeyse 100 yaşındaki bu güzel şarkı hala da söylenmeye devam edecek.

Şimdi ise çeşitli düşüncedeki -öyle ki bu düşünceleri bu güzel şarkıyı paylaştığım sayfada paylaşmaktan büyük bir utanç duyuyorum.- kişiler tarafından stadlarda kutlanması yasaklanmak istenen 19 Mayıs'ımız yaklaşırken bu şarkıyı daha da büyük coşkuyla söylememiz lazım. Shakespeare'in dediğini kanıtlarcasına.. Ulusumuzun bu şarkısının yasaları yapanlarından daha güçlü olduğunu göstermek için.







Haftanın Kahvaltı Müziği - 03.03.2011

Çok uzun zamandır sizlerle yeni müzikler paylaşmıyordum, şimdi yeniden başlayalım. Bu arada arama motorlarından ne kadar kahvaltı müziğine talep olduğunu görüyorum arayan ve bloga uğrayıp seçtiklerime bakan herkese teşekkürlerimle bu haftanın enfes napoliten aryası Torna A Surriento ile baş başa bırakıyorum




Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...