5 Haziran 2010 Cumartesi

II Dünya Savaşı'nın Ortasında Bir Aşk Üçgeni. Casablanca

İşte hayatımın 100 kere izlesem bıkmayacağım filmlerden belki de birincisine hoşgeldiniz. Bogart, Bergman, Henreid üçlüsünün oyunculuğu üstelik Bergman'ın güzelliği kimde var? Film hakkında söylenecek ama kelimelerin yetersiz kaldığı o kadar çok şey var ki. Bu yüzden hadi doğrudan filme dalalım. 


---SPOILER UYARISI ---

Dikkat: Filmi izlemediyseniz, aşağıdaki yazı filmle ilgili birçok kısım içermektedir.

İkinci Dünya Savaşı'ndayız. Almanya, Paris'e girmiş, Paris'te ne kadar Alman karşıtı varsa, önce Fransa'nın güneyine, ardından da Lizbon'a, dolayısıyla Amerika'ya gidebilmek için Casablanca'ya doğru akmış durumdadır. Ama vize alabilmek neredeyse imkansızdır. Vize alamamanın cezası ise Casablanca'dan asla ayrılamamak ve orada ölmektir. Vazgeçenlerden birisi de Rick'tir.

Rick.. Asıl adı Richard Blaine. Zamanında Habeşistan'a silah taşımış, İspanya'da ulusalcıların yanında savaşmıştır. Sadık yardımcısı Sam ile birlikte Casablanca'ya gelmiş, Rick's Café Américain adında bir salon (arkası kumarhane)açmış ve işletmektedir. Tek rakibi Blue Parrot barını işleten Ferrari'dir. Hayatta kimseye güvenmez, kendi deyimiyle kimse için kendini riske atmaz. Romantikliği çoktan geride bırakmış bir kalpsizdir;zamanında tokadın alasını yemiştir :))

Bir Alman kurye çölde öldürülür ve üzerindeki transit geçiş mektupları bir şekilde Rick'in eline geçer. Suçlu en sonunda yakalanır. Bu arada polis şefi Louis Renault, Alman Binbaşı Strasser'in görüşü doğrultusunda Rick'e cafede karaborsa vize satışları yapıldığını bildiğini söyler, yakında Casablanca'da olacak bir kişiye asla bu satışın yapılmaması konusunda garanti ister. Bu kişi, Victor Laszlo'dur. Bütün dünya çapında Alman karşıtı örgütlenmelerin başıdır. yakın zamanda toplama kampından kaçmıştır. Ancak Lazslo'ya iki vize lazımdır. Birisi kendisi, diğeri ise dünyanın en güzel kadınlarından birisi olan eşi Ilsa Lund için..




Ilsa Lund. Güzeller güzeli Doğu Avrupa'lı bir kadındır. Salona girer girmez herkesin ilgisini çeker. Garip bir şekilde Sam'in de.. Birbirlerini tanıdıklarını öğreniriz. Ilsa Sam'den geçmişe ithafen As Time Goes By'ı çalmasını ister. Sam çok tereddüt eder ve Ilsa'nın "Play it again Sam" sözü ile, çalmaya başlar. o sırada Rick görünür, Sam'e doğru hışımla ilerler, " Sana bu şarkıyı asla çalmamanı söylemiştim" der, ama Sam'in işareti ile Ilsa'yı görür. İnanılmaz bir şaşkınlığa uğrar. Derken Renault yanında Laszlo ile gelir, kız sanki Rick ile öylesine arkadaşmış gibi konuşurken, en son karşılaşmalarından bahseder. Oysa Rick herşeyi sonuna kadar hatırlamaktadır. son karşılaşmaları La Belle Aurore'dadır. "I remember every detail, Germans wore gray you wore blue..." Anlarız ki  olay sadece arkadaşlık değildir. Ilsa, Rick'in hayattan yediği en sağlam tokattır. Bar kapanır, Rick'i viski üzerine viski devirirken görürüz. Bir yandan da "Dünyada o kadar cafe dururken  o kadın benimkine geldi" diye kahrolur. Bu arada eskilere gideriz. Almanların Paris'e girecekleri gün Rick ve Ilsa beraber kaçmaya karar verirler, garda buluşacaklardır, ama Ilsa'da bir sıkıntı vardır. Nitekim, garda trene yalnızca Rick ve Sam binerler, Ilsa ortada değildir. Günümüze döneriz, Ilsa Cafeye çıkagelir. Rick de laf üzerine laf sokar. 

Renault ve Strasser, asla Laszlo'ya vize vermeyeceklerini söylerler, sonsuza kadar Casablanca'da kalacaklardır. Laszlo karaborsaya bile başvurur, karaborsanın başı Ferrari Rick'teki çıkış belgelerinden bahseder. Herkes Rick'te çıkış belgesi olduğunu bilmektedir. Ama polis bile bulamamıştır. Laszlo Rick ile görüşür, kendisinin geçmişteki hizmetlerini bildiğini söyler.  Vizeler için inanılmaz yüklü bir miktar önerse de Rick kabul etmez, bunun nedenini de karısına sormasını ister :) Çıkışta, Almanlar çoşku ile bir marş söylerken, Laszlo delirir, bütün bara Fransa Milli Marşı La Marseillaise'i söyletir. Almanlar çok sinirlenir ve barı mühürlerler.

Sonrasında Ilsa'yı Rick'in ofisinde görürüz, çıkış mektuplarını sorar. Rick vermemekte kararlıdır. Ilsa Rick'e en sonunda gerçeği anlatır, aslında Laszlo ile evli olduğunu ve kimsenin bilmediğini. Laszlo'nun öldüğü haberi kendisine gelmiştir ve o sıralarda Rick ile karşılaşmıştır. Kaçmaya karar verdikleri gün ise Laszlo'nun ölmediğini de öğrenmiştir. Herşeyi yapar, Rick de ancak kendisi ile kaçarsa o mektupları devreye sokacağını söyler. Ilsa artık dayanamaz Rick'e aşık olduğunu söyler ve kendisi ile kaçmasını kabul eder. Rick ise Victor'un kesinlikle ortadan kalkması gerektiğini düşünmektedir. Bu arada Laszlo gizli bir toplantı çıkışı yakalanır, Rick de Renault'yu ayarlar güya Laszlo'nun kaçışını organize edecektir. Böylece kendisi Ilsa'yı alıp gidecektir ve Laszlo'dan da kurtulacaktır.  Renault bu plana uyar,Laszlo'yu yakalayacağını düşünürken, kendisi bir tuzağa düşmüştür. Aslında bütün plan Laszlo ve Ilsa'nın gitmesi içindir. Rick Renault'dan sorun çıkmaması için havaalanını aramasını ister, ama Renault çaktırmadan Strasser'i arar,ortalık ayağa kalkmıştır. Rick havaalanında Victor ve Ilsa'yı uçağa bindirir, arada kendisini engellemek isteyen Strasser'i de vurur. Her şey bitti diye düşünürken Renault olayı organize eder ve Rick'i ele vermez. Bir sonraki uçakla kendisi ve Rick kaçacaklardır. Rick bu noktadan sonra Louis Renault'ya döner ve  hem kendi hayatını hem de filmi bağlar: I think this is a beginning of a beautiful friendship :)))


Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...