6 Haziran 2010 Pazar

Savaşın Ortasında Futbol. Zafere Kaçış...

Spora çok ilgi duyunca içinde spor olan filmleri de çok seviyorum galiba. Bu sefer bahsedeceğim film yine 2. Dünya Savaşı sırasında geçiyor. Hem çok komik sahneleri hem de zamanının futbol dehalarının (Pele ve Ardiles, Bobby Moore gibi) da rol kestiği muhteşem bir film, Zafere Kaçış. Hadi daha fazla vakit kaybetmeyelim filme buyrun:)


--- SPOILER UYARISI ---
Dikkat! Filmi seyretmedi iseniz aşağıdaki yazı filmle ilgili pek çok kısmı içermektedir.

2. Dünya Savaşı Yılları. Almanların gözetiminde olan ama şartları biraz daha düzgün olan bir kamptayız. Futbol maçları oynanabilecek bir saha, sıcak su, düzgün davranan askeerler. Ne var ki savaşın içerisinde olduğumuzdan bu kamptan da kaçarken yakalanmanın cezası mutlaka ölümdür. Kamptan kaçarken vurulan bir subayın olayını incelemek için gelen Alman subay Von Steiner, futbol oynayan mahkumları görür ve etkilenir. Futbol oynayanların başı ise İngiltere ve West Ham United oyuncusu John Colby'dir. Steiner ile olan görüşmesinde uluslararası maç bile yaptıklarını söyler, ancak Steiner ancak Almanya'ya karşı oynarlarsa ancak uluslarası maç olacağına inanmaktadır. Tekrar Colby'nin yanına gelir ve moral amaçlı bir takım kurmasını ister.  Colby önce olmayacağını düşünür ama sonra kuracağı takımın özel koşullar altında antreman yapması koşulu ile teklifi kabul eder. Ama işler ciddiye biner. Colby'nin takımı Almanya'ya karşı oynayacaktır. Ve maç Paris'te, Columbes Stadı'nda oynanacaktır. Colby Doğu Avrupalı oyuncuları da takımda ister, ama hem o ülkeler artık "haritadan silinmiş" statüdedir hem de gelen futbolcular toplama kamplarından gelmişlerdir, halleri haraptan da beterdir.

Bu sırada Amerikan subayı Hatch kamptan kaçma planları yapmaktadır. Herşeyi ayarlamış, günlerce gözlem yapmıştır. Ancak gözlediği gardiyanlar Colby'nin takımına verilir, herşeyin onun için mahvolduğunu düşünür. Bir anda İngilizler, Hatch'i takımın kaçışını organize etmek için görevlendirmeyi düşünürler. Hatch takıma girer, herşey organize olduğu gibi gelişir, Paris'e doğru yola çıkar. Paris'teki organize örgüt ile görüşmeler yapar herşey planlanır. Ama birisinin geri dönüp planı anlatması lazımdır, Hatch tekrar yakalanmalıdır. Fransız örgüt herşeyden emindir Hatch'in bir başarısızlık öyküsü olarak aynı yere gönderileceğini bilmektedirler. Nitekim yakalanan Hatch yine aynı kampa gönderilir. Ancak bir şekilde takıma geri dönmesi lazımdır ki herşeyi yeniden organize edebilsin. Colby, Von Steiner ile görüşür, Hatch'i takımda ister. Çünkü kendisi kalecisidir. Von Steiner, kalecisi olduğunu belirtse de, Colby kalecim elini kırdı der. Von Steiner ancak doktor raporu ile kesinleştiği zaman Hatch'in takıma gireceğini söyler. Ve malesef kalecinin elini kırmak zorunda kalırlar :(

Maç zamanı gelir, Paris yolculuğu başlar. Kaçılacağını Hatch ve Colby dışında kimse bilmemektedir. Colby gergindir, oysa Hatch'in problemi bambaşkadır. Durmadan Colby'ye korner atışı esnasında nerede duracağını sormaktadır :))))

Stada 50.000 kişi doluşur ve maç başlar. Maç hakemi her ne kadar uluslararası bir hakem gibi gözükse de bütün faulleri Almanya lehine verir ve bizimkilerin oyuncuları birer birer sakatlanmaya başlar. Bunlar arasında takımın beklemiği Lois Fernandez (Pele) de vardır. Bu arada tecrübesiz Hatch gol üzerine gol yemektedir. İlk yarı hakemin uydurma penaltısı ile birlikte Almanların 4-1 üstünlüğü ile sona erer. Müttefiklerin golü bütün stadı coşturmuştur.

Organizasyona göre devre arasında kaçacaklardır. Soyunma odasından stadın dışına bir tünel kazan örgüt, hazırdır ve herkes tünelden kaçmak için aşağı inerken, birden oyuncular dönüp oynamak istediklerini söylerler. Ama Hatch kaçmaya kararlıdır. fakat takım Hatch'siz olamayacaktır. sonunda küfrede küfrede takıma dönmek zorunda kalır :)))

2. yarı başlar, başlar başlamaz da müttefikler bir gol bulur:4-2. Bu arada kendini iyi hisseden Fernandez oyuna geri döner. 15 dakika kala durum 4-3 olmuş, arada müttefiklerin attığı nizami gol ise ofsayt diye uyduran hakeme kurban gitmiştir. Müttefikler varını yoğunu ortaya koymaktadır. Ceza sahasına bir orta yapılır top Fernandez'e doğru süzülmektedir. O da muhteşem bir röveşata ile topu ağlara takar. 4-4.. Bu muhteşem gole Von Steiner bile yerinden fırlayıp deli gibi alkışlayarak tepki verir. 50.000 kişi ise çılgıncasına Victoire tezahüratı ile stadı inletmektedir. Bu sırada maçın bitimine 5 dakikadan az bir süre kalmıştır ve hakem bir penaltı daha uydurur. Hatch ile Alman golcü başbaşa kalmıştır. Bütün stad ise o sırada Fransa Milli Marşı La Marseillaise'i söylemeye başlar. Alman golcü topa vuruuuuurr Hatch mükemmel bir kurtarış yapar. Seyirciler delirmiştir adeta. Tel örgüleri yıkarlar ve sahaya dalarlar, bizimkileri de kendi giysilerini giydirerek kaçırırlar :)))

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...