28 Şubat 2011 Pazartesi

Albüm Yorumları II - Tchaikovsky 1812 - Marche Slave



Öğrencilik yıllarımızda “deniz yok” diye çok sızlandığımız Ankara’nın tadını artık çıkarmaya başlamışız. Gerçek anlamda kültürün ve sanatın başkentinde olduğumuzu anladığımız ve Ankara’nın bizi kendisine aşık etmeye başladığı yıllar. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasının o hafta hem Romeo Juliet üvertürünü hem de  Poloveç Dansları’nı çalacağı haberi çıktığında, o zamanlarda tüm üniversitelilerin takıldığı Bilkent Bulletin Board System (Buces BBS)’de bir dalgalanma oldu ve herkesin neredeyse bilet bulmak için birbirini çiğnediği birkaç günden sonra şanslılardan birisi olarak Cumartesi günü sabahtan konser salonunda yerimi aldım. Ankara’da öğrenci olmanın avantajı da budur, her tiyatro ve konsere inanılmaz ucuza gidersin. Muhteşem ötesi bir konser, ilk kez dinlediğim Poloveç Dansları beni esir almış ve kulağımda halen o çalıyorken bir anda kendimi Dost Kitabevi Klasik Müzik bölümünde buldum. Ufak bir araştırmadan sonra elimde sahip olduğum ilk Deutsche Grammophon albümünü tutuyordum. Öğrenci bütçesine göre gayet sağlam bir para vererek Tchaikovsky: 1812 – Marche Slave adını taşıyan bu albümü aldım.

Albüm aynı zamanda Rimsky Korsakov’un Capriccio Espagnol’ünü ve bahsettiğim gibi  Borodin’in Poloveç Danslarını da içeriyor ve DDD etiketi ile dikkat çekiyor. Albümün her noktasında inanılmaz bir özenli çalışma kendini belli ediyor. Nereden başlasam, kapaktan çıkan birkaç dilde her eseri tarihçesini anlatan kitapçıktan mı, yoksa  Koronun ilk sesleri ile resmen konserin ve aksiyonun içinde yer alma duygusundan mı. Herşeyiyle alıp götürüyor ve su gibi akıp gidiyor notalar. Poloveç Dansları için aldığım albümde 1812 beni daha çok etkiliyor, kitapçıktan aldığım bilgilerde gerçek konser havasını vermesi için Göteborg Kiliselerinin ve top atışlarını yapan Göteborg Artillery Division’ın bile digital kaydını yapmışlar. Gerçekten de eserin sonlarında bunu sonuna kadar hissediyorsunuz, muhteşem bir final ile de eser sonlanıyor. Aynı kaliteyi lezzeti Poloveç Dansları’ndaki koronun güzelliğinde, Capricco Espagnol’da Endülüs nağmelerinde de alıyorsunuz.  Özellikle Rus bestecileri seviyorsanız bu albüm mutlaka ve mutlaka arşivinizde olmalı.

2 yorum:

evilstrawberry dedi ki...

hey gidi dost yav :) dunyanin parasini harcadim orda. iyi ki de yapmisiz ama di mi biko yav.
ankarada gecirdigim icin ogrenciligimi cok mutluyum valla
cok guzel yazmissin bu arada, o gunlere goturdu bu yazi beni

Bikocan dedi ki...

çok teşekkürler sevgülcüm ankaraya ne zaman gitsem tek hissettiğim huzur. özellikle kulağımda da klasik müzik notaları varsa.. klasik müziğin bu kadar yakıştığı başka bir şehir görmedim :)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...